Перевод: с турецкого на немецкий

с немецкого на турецкий

alıcı için

См. также в других словарях:

  • gelin alıcı — is. Gelini götürmek için oğlanevinden gelen kimse …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bulundurmak — i 1) Var olmasını, hazır bulunmasını sağlamak 2) nsz Eksik etmemek Her milletten alıcı için her şey bulundururlar orada. T. Dursun K …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • alan — is. 1) Düz, açık ve geniş yer, meydan, saha 2) Orman içinde düz ve ağaçsız yer, düzlük, kayran 3) Yüz ölçümü 4) Eski Roma da açık hava gösterisi yapılan geniş yer 5) mec. Bir çalışma çevresi Sanat kapalı bir alan değildir; sanat eseri herkes için …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • can — is., Far. cān 1) İnsan ve hayvanlarda yaşamayı sağlayan ve ölümle vücuttan ayrılan madde dışı varlık 2) Yaşama, hayat Bir kedi yavrusunu kurtarmak için ipe sarılıp kuyuya iner, canımı tehlikeye koyardım. R. N. Güntekin 3) Güç, dirilik Her şeyde… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • gelin — is. 1) Evlenmek için hazırlanmış, süslenmiş kız veya yeni evlenmiş kadın 2) Aileye evlenme yoluyla girmiş olan kadın Birleşik Sözler gelin abla gelin alayı gelin alıcı gelinboğan gelin böceği gelin çiçeği …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • güneşlik — is., ği 1) Güneş ışınlarına engel olan perde veya buna benzer gereç 2) Siperlik Gözleri kasketinin güneşliğinde kayboldu. S. F. Abasıyanık 3) sf. Güneş ışınlarını alan (yer) 4) sin. Alıcı merceğini zararlı ışınlardan korumak için mercek önüne… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • hazır — sf., Ar. ḥāżir 1) Bir iş yapmak için gereken her şeyi tamamlamış olan, anık, amade, müheyya Ben hazırım, isterseniz gidelim. 2) Belli bir işe yarayacak, kullanılacak bir duruma getirilmiş Yemek hazır, buyurun. 3) Belirli bir biçimde yapılmış… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kamera — is., sin., TV, Fr. caméra 1) Görüntülerin filme alınmasını sağlayan alet, alıcı 2) Bu alet ile görüntüyü kaydeden kimse 3) ünl. Bir çekime başlanırken, yönetmenin alıcıyı çalıştırmaları için verdiği buyruk Birleşik Sözler kamera şakası termal… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kılavuz — is. 1) Yol gösteren, tarihî ve turistik yerleri gezerken bilgi aktaran kimse, rehber Mum tutan kılavuzların arkasından içeri girdik. F. R. Atay 2) Herhangi bir alanda ve konuda bilgi veren, yol yöntem gösteren kitap vb Öğrenci kılavuzu. 3)… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • odak noktası — is. 1) Bir merceğe paralel olarak gelen ışınların, mercekten geçip kırıldıktan sonra merceğin öte yanında birleştikleri nokta 2) mec. En önemli konu, can alıcı nokta Bir öğrenci için kampüs, onun yaşamının odak noktasıdır. A. Cemal …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • odaklamak — i, sin., TV İyi görüntü elde etmek, görüntüyü tam odak noktasına düşürmek için alıcı merceğini düzenlemek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»